Gonul Dagi
Ciritci Abdullah amca der ki:
"Kitaplar dunyaya acilan kapi
Kesfedeceksin
Zenginleseceksin
Okumaktan, akletmekten hic bir zaman geri durma delikanli!"
Sevilen aile dizisi Gönül Dağı Türk ve Dünya edebiyatının değerli eserlerini bizlerle buluşturuyor. Günümüz dizilerinde çok az dizide kitap okumaya özendirilmesi göz önüne alındığında bize bu kapıyı açan değerli yapımcılara teşekkür ediyoruz. Her tavsiye edilen kitabin satisinin arttigi kitapcilar tarafindan asikar. Hatta Resat Nuri - Acimak' in baskisina ulasamiyoruz.
Onlar okuyup paylastikca bizim de aşağıdaki listemiz güncellenecektir 🤞🏻
Iste o kitaplar:
Ilk kitabimiz Bozkirda Altmisalti
Gonul Dagi'nin bolum baslarinda bu dizinin Mustafa Ciftci'nin bozkir oykulerinden esinlenerek yapildigi belirtilir hep.
Handan bakındı bakındı, “Yumurta alayım,” dedi. “Ama az olsun. Taze olsun,” dedi. “Nasıl olsa burayı öğrendim. Gelir taze taze alırım,” dedi. Sen gel tabii. Senin gelmediğin dükkânın ben anasını satarım. Sen gel tabii. Senin almadığın yumurtayı ben yere çalarım.
Sen gel tabii, ben tüm Yozgat’ı bırakır tüm malı sana saklarım sultanım, diyemedim. “Her zaman,” dedim. “Her zaman bekleriz.”
Her işin ivilini civilini bilen esnaflar, Çamlığa çıkan, Yozgat’a yukarıdan bakan âşıklar, öpçe bebeler, sesi kılavlı, öyle ataşlı öyle delikanlıkopiller, iyi pişmiş gözlemeler... Tina’nın çilleri var. Aziz Efendi ne kokuyor? Ayva, sobanın üstünde döne döne pişiyor. Mahalleye Bursa’dan bir Mersedes geliyor, Piç Sevi nasıl da çalım atıyor, Refet Efendi nasıl da dertleniyor... Lan Şahin, yazık değil mi Memnune’ye? Yazık değil mi sana?
Mustafa Çiftci, şeker gibi iyimser hikâyeler anlatıyor taşradan, kıtlıktan... Kara sakız, kendir, kına, kaya tuzu, iğde... “Vatandaş, ne
isterse vereceksin, yok demeyeceksin.”
Bozkırda Altmışaltı, gülerek memlekete bakıyor... Allah için, Elif de kolay unutulmuyor işte...
Taner'in Dilek'in pesinden kosup da yetistiremedigi kitap. Yillar sonra balayina balonlu bir yeri secmelerinde etkili olan kitap da bu tabi :)
1863 yılında yayımlanan Balonla Beş Hafta, Jules Verne’in hem ilk romanı hem de muazzam Olağanüstü Yolculuklar koleksiyonunun ilk yapıtıdır. Üç İngiliz kâşifin o dönemde Avrupalıların gözünde hâlâ gizemini koruyan Afrika kıtasını balonla baştan başa aştıkları macera dolu yolculuğun hikâyesi, sonraki Jules Verne romanlarına da damgasını vuran bütün özellikleri taşır. Yenilikçi bir bilimsel icat, gerilim ve sürprizlerle dolu girift bir olay örgüsü, bilinmeyene yapılan bir yolculuk, hedeflerine ulaşma yolunda gözünü budaktan sakınmayan karakterlerin sergilediği azim ve cesaret, dostluk ve sadakat temaları, yazarın muziplik sınırında gezinen mizahıyla harmanlanmıştır. Roman, bütünüyle kurgu bir yapıt olmasına karşın gerçek bir gezi günlüğü edasıyla kaleme alınmıştır. Karakterlerin Afrika halklarına ilişkin gözlem ve söylemleri, o dönemde Avrupa’daki düşünce ikliminin, Batılıların kendilerinden olmayana yönelik yaklaşımlarının izlerini taşır.
Elveda Gulsari - Cengiz Aytmatov
Gülsarı, cins ve ünlü bir yorga atın adıdır. Yazar, korkunç bir duygudaşlık yeteneğiyle bir yandan Gülsarı'nın doğumundan ölümüne kadar geçen fırtınalı hayat macerasını, diğer yandan onun biricik yetiştiricisi Tanabay'ın çilesini anlatır. Tanabay can çekişen sevgili atının başında geçmişiyle hesaplaşır. Kendini devrime, mutlu yarınlara adamış, ama siyasi rejim onun ömrünü mutsuzluklar ve sıkıntılar içinde geçirmesine sebep olmuştur. İçerisinde yaşadığı toplum değişim adı altında bütün değerlerini kaybetmiştir. Aytmatov, kendine özgü anlatım tarzı ve etkileyiciliği ile hikâyenin geçtiği tabiatı betimliyor, Kırgız - Kazak Türklerinin töre ve folklorunu ebedileştiriyor.
Peyami Safa'nın son romanı Yalnızız, engin ruh tahlilleri ve kendi türünde açtığı çığırla onu yalnızca Türk edebiyatının değil, Dünya edebiyatının zirvelerine taşımış şaheseridir. Peyami Safa'nın diğer bütün romanlarında olduğu gibi Yalnızız romanında da doğu-batı, madde-mânâ, ruh-beden, idealizm-materyalizm gibi ikilemler üzerinde durularak, aynı evde yaşadıkları hâlde birbirlerinden oldukça farklı mizaç, düşünce ve insan ilişkilerine sahip aile fertleri üzerinden ruhunu arayan bir toplum resmedilir. Bireysel ve toplumsal kimliklerimiz arasında, bilhassa Batılılaşma hareketlerinden sonra ortaya çıkan uyumsuzluğun yarattığı sıkıntılar, kalabalıklar içinde milyonlarca "yalnız"ın peyda olmasına sebep olmuştur. Yalnızız; sıra dışı kurgusu ve bir üst kurmaca metin olarak romanda kendine yer bulan ütopya ülkesi Simeranya ile yarım asırdır Türk edebiyatının en çok okunan ve sevilen romanlarının başında geliyor.
Reşat Nuri Güntekin 1928 yılında yayınlanan bu eserinde; çalışkan başarılı fakat zaaf gösterenlere karşı acımasız olan Zehra Öğretmen ile babası Mürşit'in bakış açılarından dramatik yaşam öykülerini anlatıyor.
Yazar, cumhuriyet öncesinde yeni mezun, idealist genç bir mülkiyelinin iş ve sosyal yaşamdaki çatışmalarını ve uyumsuz ilişkilerini anlatırken, dönemin memuriyet yaşamına, köhne yapısına ait önemli ipuçları da veriyor. Şehirden kasabalara sürüklenirken, ardında birer birer ilkelerini de bırakan genç adam hatalı bir evlilikle korkunç bir sona doğru sürükleniyor.
Acı ve sefaletle dolu ortamdan tesadüfle sadece kızı Zehra'yı kurtarabiliyor. Acımak; aile içi ilişkileri ve sorumluluklarını, adeta ders verir gibi gözler önüne seriyor.
Tolstoy “İnsan Neyle Yaşar?” eserinde insan yaşamına dair hayati sorular sorarken, bu soruları iyilik-kötülük; yaşam-ölüm, harislik-kanaatkarlık benzeri karşıtlıkları temel aldığı ahlaki bir çerçevede yanıtlar.
Bu ibret verici meselleri didaktik bir tarzda kaleme alan Tolstoy aynı zamanda kısa öykü yazma konusundaki becerisini de gözler önüne sermiştir.
Add a comment